Subscribe RSS
MATTERHORN…

MATTERHORN…

IMG_4493

2013 Yılı yazı için gitmeyi planladığım bir dağ hayaliydi. Ancak yaşanan olumsuz hayat şartları, ucuz bilet ve partner sıkıntısı nedeniyle 2014 yılı için düşünmeye başladım. Şubat ayı içinde İsviçre’nin Zürih, Cenevre ve Basel kentleri için uçuşları takibe aldım. Her geçen gün fiyatlar artıyordu… Derken Nisan ayı ortalarında fiyatlar birden düşmeye başladı. Yerli bir havayolu şirketi Cenevre seferleri başlatmıştı. Acele etmedim. Durumu Zirve Dağcılık Ve Doğa Sporları Kulübü Ankara Şubesi Başkanı Sinan Soytutan’a bahsetmiştim. Ucuz bileti duyunca hemen bir ekip oluşturalım, kulübümüzün bir değerli üyesi(Varol SEVGEN) bilet satışı yapan bir firmada (Türker Turizm)çalışmakta, belki bize yardımcı olur dedi. Bunun üzerine 8 kişilik bir ekip oluşturduk. Varol’un sayesinde ve 400 tl. gibi bir fiyata biletlerimizi almıştık. Yine kendisinin sayesine Ankara-İstanbul uçuşlarını ve araç kiralama işlemlerini de gerçekleştirdik. Matterhorn İsviçre’nin Zermatt kasabasında bulunan Monte Rosa dağ silsilesi içinde bulunan en etkileyici zirve. Oldukca zorlu bir dağ. Acılarla dolu bir tırmanış tarihi var. Zermatt kasabasında bu dağa tırmanırken hayatını kaybetmiş 600 kadar dağcıya ait bir mezarlık bulunmakta.: (İyi ki mezarlık ziyaretimizi tırmanış sonrasına bırakmışız.

IMG_4670

 

Yoksa hemen topuklardık. Konu hakkında bilgisine başvurduğum Mustafa KALAYCI(Tafa)rotanın zor ve uzun olduğunu söylemişti. Kendimi hazır hissediyordum. Bir kaç gün öncesinde hazırlık tırmanışları yapmış Lahit kaya kuzeybatı yüzü, Sulağankaya, Güzeller zirvelerinin klasik rotalarını tırmanmıştım. Günümüzde çoktu… Tam 12 günümüz vardı… Bizden bir hafta önce oralarda bulunan İstanbul Şubesi’nden arkadaşların fotoğrafları pek iç açıcı değildi.

 

4 Ağustos Pazartesi sabahı içimde binbir şüphe uçağa bindik. Kolayca İsviçre’nin Cenevre kentine indik. Doğruca kiraladığımız aracı teslim alarak Zermatt’a doğru yola koyulduk. Yol üzerinde Meyre adlı bir bölgede alış verişimizi yaptık. Migros hemen her yerde var. Bunun dışında bir çok market var ..(Coop,Denner )Ancak fiyatlar ülkemizin 2 katından daha fazla.. Meyre’de Atleticum adında bir outdoor mağazasından bütan propan ocaklar için tüpümüzü aldık. Küçük 250 gr.lık tüpün fiyatı 7 frank. Lousanne gölünü takip ederek giderken gördüğümüz birkaç şato ve üzüm bağlarını ziyaret edince planımızın biraz gerisinde kalarak geceye kalmıştık ve hepimiz yorgunduk. Bilinmediğin bir ülkede araç kullanmak da son derece stresli. Arabayı alır almaz kornaya basınca hemen herkes panik oldu. Yoldan geçen yayalar hemen oldukları yerde irkildiler. Bu memleketlerde kimse kornaya basmazmış. Bu kornayı son kullanışım oldu. Burda yaya ve bisikletlilere sonsuz saygı var. Yaya yola adım attığında durmak zorunlu. Bisikletler ve motosikletlere mutlaka yol verilmekte. Zaten onların özel yolları ve ışıkları var. Bir gün umarım bizim memlekete de yapılır.

20140808_094121

(Onca şehir yöneticisi bu memleketlere gezi yaparda bunları görmezler mi? Televizyonlarda kamu spotu olarak yayalara ve bisikletliler yol verileceği anlatılamaz mı? Ya da yaya ve bisikletlilere koruma amaçlı kanunlar çıkarılamaz mı? Çok mu zor bu işler?) Bu düşüncelerle ilerlerken Lousanne gölünün bitiminde müsait bir yerde gecelemeye karar verdik. Araçlarımızı park ederek ocaklarımızı çalıştırdık. Yemek sonrası tulumlarımıza çekilmiştik ki sivrisineklerin saldırısına uğradık. Daha fazla dayanamayarak çadırlarımızı kurduk.

05.08.2014 Salı

Sabah kahvaltı ardından  Zermatt kasabasına doğru yola koyulduk. Doğanın güzelliği her yarda bizi büyülüyordu. Zaman zaman durup manzara izleyip yürüyüş yapıyorduk. Hemen her yerde yürüyüş patikaları var ve işaretlenmiş. Zermatt’a gelmeden yaklaşık 8 km. uzakta Tasha isimli bir kasaba var. Buraya kadar araçla geliniyor. Aracınızı burada bırakmak zorundasınız. Tasha kasabasına gelmeden 10-12 km önce St.Niklaus adında piknik alanı var. Tuvalet, çeşme ve masalar var..Burayı gecelemek için aklımıza yazıyoruz. Tasha da  aracımızı otoparka 10 frank karşılığı bırakıyoruz.. Daha sonra 8 franka başka bi yerde bulduk..Pazarlık az çok işliyor.Tasha’dan Zermatt’a Her 20 dk.da bir tren kalkmakta..Ücreti 8 frank..Taksilerde aynı ücrete götürüyor.(Pazarlık yapılırsa taksiler daha ucuza da götürüyor 8 kişi için kişi başı 5 frank)Tasha da iki kamping var..Bir tanesi ile görüşüyoruz.Kişi başı 7 frank ve ayrıca 8 frank çadır yerine ücret alıyor. çadır (araca da ücret alınıyor)  Yaklaşık 1,5  saate Zermatt’a yürüyebileceğimiz bilgisini alıyorum..Vaktimiz var..Yürüyerek Zermatt’ gidelim bi keşif yapalım diyoruz..Bir sürü yürüyüş yolu var..Ve tabelalar ile nereye kaç saatte varılacağı belirtilmiş.Dere yatağını takip ederek patikada yürümeye başlıyoruz.Eşsiz manzaralar eşliğinde 1,5 saat sonunda Zermatt’ ulaşıyoruz. Zermatt dar bir vadi içinde..Yerleşim o kadar zor olduğu için araç trafiği yok..Kasaba içinde elektrikli araçlar ulaşım için kullanılmakta..Ve tabii ki bisikletler her yerde..Çöpler anında sıkıştırılıyor ve ayrı toplanıyor..Elinizdeki karışık bi çöpü direk atamıyorsunuz..Kaynakta ayrıştırma bu olsa gerek..Zermatt büyüleyici bi yer..Evlerin altı otopark.Binalar kusursuz bir mimari ile yapılmış ve göze hiç rahatsızlık vermiyor.Herşey estetik olarak planlanmış..Zermatt’ın girişinde bir kamping var ancak yetkili kişiyi bulmak gibi bir şansımız olmadı..Ne zaman uğradıysam yoktu.Dağcılık malzemesi satan bir çok mağaza var..Ancak fiyatlar uçmuş..Aslında tüm fiyatlar uçuk. Zermatt’ın içinde ilerlerken tüm heybetiyle Matterhorn’u görüyoruz.Biraz heyecan ve korku..Bu ne lan…Teleferik istasyonu ile görüşüyoruz.Nereye ne kadar ücrete çıkabileceğimizi ve sürelerini öğreniyoruz. Dufourspitze, Kleinmatterhorn gibi zirvelerde hedeflerimiz arasındaydı.Ancak Kleinmatterhorn a çıkan teleferik 99 franktı.Burdan Breihthorn zirvesine yürüyerek ulaşmayı planlıyorduk..Ancak fiyat çok pahalı geldi.Matternhorn için bineceğimiz teleferik Schwarzsee istasyonuna kadar gidiş geliş 49 frank ve sabah 8 de başlıyormuş.Bu bilgileri aldıktan sonra yürüyerek Tasha kasabına inerek aracımızı alıp,daha önce gördüğümüz St Niklaus adlı piknik yerine döndük..İsviçre de hemen hiçbir yerde çadır kurulmuyor.İnsanlar konaklama yerlerini kullanıyor.Bizde biraz çekinerek çadırlarımızı gizleyerek kuruyoruz.Aynı alana daha sonra üç araç geldi.Onlar yemeklerini yedikten sonra araç içinde yattılar..

06.09.2014 Çarşamba

Ertesi sabah erkenden Tasha ya doğru yola çıktık. Pazarlıkla bulduğumuz Elite otelin otoparkına 8 franka aracımızı bıraktık. Bir taksi ile anlaştık..Taksici bize  99 frank olan Kleinmatterhorn teleferik fiyatını 85 franka varabileceğini söyledi. Pazarlık etmedik hedef belliydi artık. Direk biletlerimiz alarak 20 dakikalık bir teleferik yolculuğu ile Shwarzsee ye ulaştık.. Buradan Hornyhut adlı dağ evinin olduğu kamp alanına yürümeye başladık.. Tabelalarda 2,5 saat yazan bu mesafeyi biz ağır kamp yüklerimizle herhalde 5 saatte aldık… O kadar çok yürüyüşçü, bisikletçi var ki.. Her yer patika ve her patikada bisikletliler yürüyüşçüler… Aman Allah’ım bir doğa sporları merkezindeyiz.. Hornyhut dağ evi bu yıl tadilat nedeniyle kapalı.. Oraya yaklaşık 1 saat uzaklıkta başka bir konaklama yeri açılmış… Geceliği 80 frank… Aşağıda aldığımız bilgiye göre çadır kurulması yasak ama bir şekilde ayarlarız… Kalabiliriz diye planlıyorum. Yanından geçerek Hornyhut kulübesinin arka tarafına çantalarımızı bırakıyoruz. Neden Bizim gibi kamp yükü ile gelen olmadığını sonradan anlıyoruz. Burada kamp yapmak yasak. Dağ evinde inşaat yapılıyor. Her şey helikopter ile taşınıyor. Hatta helikopter vinç gibi kullanılıyor. Dağ evinin sorumlusunu buluyorum. Onunla kısa bir görüşme yapıyorum. Burada kalmak yasak diyor. Helikopter zaman zaman kontrol diyor ve kaldığını tespit ederse yakalayıp aşağıya indiriyor ve 600 frank helikopter ücreti tahsil ediyor dedi. Ancak saklanarak kalabilirsiniz…Yada dağda rotaya girdikten sonra müdahale edemezler diyor.Bu durumun kendisi ile ilgili olmadığını anlatıyor. Fazla eşyalarımızı kayaların arasına saklayabileceğimizi söylüyor. Çantaların başına giderek beklemeye başlıyoruz. Rotadan inen dağılmış 3 G.Koreli ile konuşuyoruz.Dağılmış durumdalar.Zirve sırtına çıkarken batak kar yüzünden geri dönmüşler. Son teleferik akşam 17:00 de.. Daha sonra ortalık iyice ıssızlaşıyor. Biz dört kişi dağa çıkacak ekip(Sami,Ben,Abdullah,Celal) burada bir şekilde kalmayı kafaya koyuyoruz. Diğer 4 kişi (Sinan abi, Gülçin Hanım, Ayşe ve Melek)ise geri dönüyor. O kadar yükle yol boş yere yürünmüş oluyor. O sırada bir Polanya’lı ile muhabbet ediyor. İki gün önce arkadaşları rotaya girmişler. Marek geri dönmüş ve saklanarak iki gündür arkadaşlarını bekliyormuş. Bize de saklanarak yatacağımız yerleri gösterdi. Hiç iç açıcı bir durum değil. Son derece rahatsız kayaların altında dağılıp yatmak durumundayız.Yatacağımız yerlere gidip gelirken karda iz bırakmamamız gerektiğini defalarca söyledi.Çünkü izleri takip ederek bulabiliyorlarmış. Bu arada gelen inşaat işçileri burada kalamazsınız diyerek bizi korkutmaya çalışıyorlar. Hemen bir plan yapıyoruz. Yemek malzemelerimizi alıp rotaya gireceğiz ve rota üzerinde yemeğimizi yedikten sonra geri inip yatacağız. Gecede helikopter gelemez ya… Aynen uyguluyoruz… Saat 19:00 gibi rotaya giriyoruz ilk 30 metrelik kaya etabında sabit halatları tutunarak tırmanıp uygun bir yerde yemek yapıp iniyoruz son derece rahatsız yerlerimizde yatıyoruz.

07.08.2014

Gece çok rahatsız geçiyor… Yorgunuz üzerine karla karışık yağan yağmur iyice moralimizi bozuyor. Biz bu şartlarda çıkamayız diye düşünüyoruz. Sabah saat 05:00 Sami uyuyamamış ne yapacaksak hadi yapalım diyor. Kararsız kalıyoruz. Kahvaltı yapsak mı? Falan derken nasıl olsa biz bu işi beceremeyiz. Ya buradan dönelim, yada Solvey adı verilen 4000m deki kulübeye gidelim oradan dönelim diyoruz. Saat 06:30 gibi rotaya girmeye karar veriyoruz… Bu rahatsız ortamda kahvaltı bile yapmadan tırmanmaya başlıyacagız. Celal gelirse dizindeki sakatlık nedeniyle sorun yaşayacağını ve dönmek istediğini söylüyor. Bu durumda biz üç kişi Sami, Abdullah ve ben en azından kulübeye kadar gidip dönmek amacıyla yola çıkıyoruz. Kaya etabını geçtikten sonra biraz rahat bir patikada Sami dönme kararı alıyor. Onda olan malzemeyi de alıyoruz. Aşağıda bir plan yapmıştık. Ben ipi taşıyacak ve lider geçilmesi gereken yerleri geçecektim. Sami ve Abdullah ise çantaları taşıyacaktı. Avrupalı tırmanıcılar dağ evlerinde kaldıkları için küçük bir çanta ile tırmanıyorlar. Bizim ise çantalarımız büyüktü bu nedenle böyle bir karar almıştık. Şimdi iyice ağırlaşan çantada Abdullah’a kalmıştı. Amacımız kulübeden dönmek olduğu için fazla yiyecekte almamıştık. Nispeten patikaya benzeyen kayalar üzerinde zaman yarım saat kadar ilerledikten sonra sabit hat bulunan bir duvara geldik. Artık geçeklerle yüzleşme zamanı başlamıştı. Rota tahminlerimin ötesinde zorlaşmaya başlamıştı. İpi kullanmaya başladık. Birçok kaya pasajını ip ile lider tırmanmaya başladık. Aslında kısa ip tekniği denilen iki kişinin aynı anda tırmanmasını sağlayan bir teknik kullanacaktık. 60 metrelik bir yarım ipimiz vardı. Ancak ağır çanta Abdullah’ın her an hata yapmasına neden olabilirdi. Bu ikimizin de hayatını tehlikeye atacaktı. Zorluk derecesi yüksek olan bölümlerde ipi iki kat yapıp çift ip gibi kullanarak ilerliyorduk. Dağa uzun süredir yağan kar nedeniyle emniyet noktalarını bulmakta güçlük çekiyordum. Rota üzerinde bolt, iniş halkası demir çubuk, eski çakılmış sikke, kaya babalarında perlon, ip vb. bir çok emniyet noktası mevcut. Ancak kar yağışı bir kısmını kapatmış. Neyse ki her ip sonunda bir emniyet noktası bulabildim. Keşke bir takoz takımı ya da birkaç yaylı takoz alsaydım. Yinede şansım yaver gidiyordu. Mutlaka ara emniyet atacak bir kaya babası, sikke buluyordum. Hemen Abdullah’ı yanıma alıyordum. Rota üzerinde hayatını yitiren dağcılar için çakılmış birçok metal tabela bulunuyor. Her ulaştığınız tabela moralinizi bozuyor… Acaba diyorsunuz. Hızlı olmalıyız ancak ağır çanta nedeniyle olamıyoruz. Hava kapatıyor… Saatlerdir tırmanıyoruz ancak kulübeyi göremedik bile… Sis iyice yoğunlaştı… Hava anlık değişiyor… Hafif kar yağışı başladı… Durmaksızın tırmanıyoruz. Ciğerlerimiz patlayacak gibi oluyor. Abdullah emniyet noktasına gelir gelmez ben ayrılıyorum… Saat 13:30 civarı sisin içinde hayal meyal kulübeyi görebiliyorum. Ancak kulübeye ulaşmak için sert bir kaya etabını geçmek gerekiyor… Hafif kar altında zor olacak… 3600 metre civarında kramponları kullanmaya başlamıştık… Şimdi ise yaklaşık 3900 metre civarında Solvey denilen kulübeye ulaşmak için mücadele veriyorduk.. .Yaklaşık 100 metre kadar sabit çelik halatı takip ederek Kulübenin altına geldik. Zorlu bir kaya etabı… Slab bir yüzey ve sabit hat yok. Kar yağıyor. Her şey buraya kadar mı? Kramponlarımı kontrol edip sıkıştırıyorum. Yaklaşık 30 metrelik kaya pasajı. Yaklaşık 10 metre yukarda bir bolt görüyorum. İçim rahatlıyor… Sonrasına Allah kerim… Bu etaba Moseley Slab denildiğini Mustafa Kalaycı ve Tunç Fındık’ın raporlarından okumuştum… Bu etapta Amerikalı dağcının adıyla anılmakta, rota üzerinde bir çok yerde sabit hat varken en kritik yerlerde yok… Sanırım dağ rehberleri ekmek parası nedeniyle yapıyor olmalılar…

Boltu hedefleyerek tırmanmaya başlıyorum. Ancak öyle bir yerde kalıyorum ki uzanmak ve klip yapmak imkansız.Bu arada yaklaşık 2 metre sağımda başka bir bol görüyorum… İkisine de uzanmak imkansız. Ufacık çatlağa taktığım kramponlarla zıplayıp ayak değiştirdikten sonra uzanabilirim. Tutamak ise yok gibi… Kollarım şişiyor… Yapmak zorundayım… Hafifçe zıplayıp ayak değiştirip hamlemi yapıyorum ve klip… Başardım… Yanlış yerden girmişim. 2 metre soldan tırmanmaya başlasaydım daha kolaymış. Ancak ortam müsait değildi. Biraz daha ilerleyip ikinci bolta klip yapıp iyice rahatlıyorum… Hızla yükselip 3. Botla giriyorum ve nihayet kulübenin balkonundaki demirden emniyet alarak Abdullah’a yanıma çekiyorum… Saat 14:30 ve kulübedeyiz… Bu soğuk havada bu etap beni terletti… Parmaklarımı hissedemiyorum… Açım… Sıvı almamışız… Kulübeye giriyoruz… İki kişiye ait tulumlar var. 6 kişinin yatacağı ranzalar ve biraz battaniye mevcut. Bir de küçük yemek masası. Bu kulübeyi buraya nasıl kondurmuşlar. Aklım almıyor. Biraz uzanıp dinlenmeliyim. Abdullah ile boş kulübenin keyfini sürüyoruz. Biraz yatıp dinleniyoruz. Saat 16:00 gibi malzemeleri döküyorum. İki küçük sandeviç ekmeği, 100 gr. kadar kaşar peyniri, 250 gr. bal, 5 tane Albeni,  1 paket ezilmiş bebe büskivisi, 6 tane çay fena sayılmaz. Az kullanılmış 250 gr.lık yakıt, ocak ve çaydanlık. Ekmeğin birisini orda öldürüyoruz. Kar eritip bal ile karıştırıp biraz sıcak sıvı alıyoruz. Dağ evine gelen giden yok. Dışarı çıkıyorum. Aşağıdan sesler geliyor. Tırmanan birisi beni görüyor ve ne tarafa doğru yükseleceğini soruyor. Benim yaptığım hatayı yapmaması için ona rotayı anlatıyorum. Sola doğru yüksel… Sis yine bastırıyor. Yarım saat sonra kulübeye ulaşıyorlar. İki Alman oldukça gürültülü ve neşeliler. Hemen kaynaşıyoruz. Buraya ulaşmakta zafer sayılır. Neşe içindeyiz dinlenmişiz ve keyfimiz yerinde. Buraya Dufours pitze yi denemiş gelmişler. Hava bozduğu için zirveyi yapamamışlar. Burada hava gerçekten çok değişken, bir anda güneşli bir gökyüzünden karlı ve rüzgarlı bir hava ortaya çıkabiliyor. Kulübenin kapısının önü güney yüzüne bakmakta ve 50 cm.lik balkona benzer bir küpeşte güney ve doğu yüzünü çevirmekte..Kuzey de ise ürkütücü kuzey duvarı… Burası tuvalet için kullanılıyor. Çookk dik… Aman tanrım… İşerken dikkat!!! Bin metre düşüş sizi bekliyor…

Açık bir havada kuş bakışı Zermatt’ı görebilirsiniz. Oteller, yürüyenler sanki uçaktan bakıyormuş gibi aşağıdan onlarda sizi görebilirler. Siz bir trajedinin figüranları, can çekişirken otellerinin terasında içkilerini yudumlayıp sizi dürbünle izleyebilirler..

Kalan yiyeceklerin planlaması tamam, biraz kar eritip yarın için hazırlanıyoruz. Bu tırmanış için özellikle son üç ay yoğun antrenman yapmıştım. Kendime güveniyordum. Bu kadar zor etabı geçtikten sonra yapabilirim diye düşündüm. Yeter ki hava iyi olsun… Gece 3 Polonyalı ve iki alman daha zirveden kulübeye iniyorlar..Toplam 9 kişi olduk..yatacak 6 kişilik yer var..O zaman kadar üzerimize rahat rahat aldığımız fazla battaniyeleri paylaşıyoruz. Polonyalıların bir kısmı yerde yatacak. Battaniye verirken siz Marek’in arkadaşları olmalısınız. Neden bu kadar geç kaldınız? Sizi aşağıda bekliyor dedim. Onlarda Marek’i helikopter yakalamış ve aşağıya indirmiş, rota uzun ve tehlikeli iniş çok ordan ve uzun sürdü, dediler. Üzüldüm…

08.08.2014

Sabah 05:00 gibi kalktık. Kahvaltı da son kalan ekmeğimizi ve peynirimizi tükettik. 1 litre  ballı su yaptık, üzerine yarım albeni. Almanlar bizden önce rotaya girdiler. Rota hemen kulübenin sağında yine sert bir kaya etabı ile başlıyor. Eyvah eyvah hiç kolay değil. Bir babadan ara emniyetle rahatlıyorum. Ana emniyet balkon küpeştesindeki korkuluk demiri… Yukarda bir halkalı botla giriyorum. Bu arada arkasında birini çekiştirerek gelen biriside aynı emniyete giriyor. Ufacık halkaya karabinasını geçiriyor. Ters ters bakışıyoruz. Abdullah tırmanırken tırmanmasını beklemeden rotaya giriyor. Yanıma gelince sen rehber olmalısın diyorum. Müşterisi gelene kadar biraz sohbet ediyoruz.Ortak tanıdık arkadaşımız çıkıyor. Bizim Abdullah ise görünürde yok. Dağı bu mevsimde hiç bu kadar karlı görmediğini söylüyor. Takip edebilirsek emniyet noktaları konusunda yardımcı olabileceğini söylüyor. Ama ne mümkün Abdullah dünden çok yorgun. Ben bilmediğim bir yerde arana arana tırmanıyorum. Çok yavaşız… Gelen her ekip bizi geçiyor. Bunlar dağ evinde kalan rehberli müşteriler. Zaman zaman çok dik kaya etapları ile karşılaşıyoruz. Neyse ki buralarda çok kalın yaklaşık 3 cm. çapında sabit halatlar var. Bunları tutunarak ayaklar yardımıyla tırmanılıyor. Biz yinede kendi ipimizi ve ara emniyetleri kullanıyoruz. Son ekip biziz şu ana kadar dağda olan 7 kişiyiz. Farklı noktalarda yavaş yavaş ilerliyoruz. Zirveye yaklaştıkça tek korkum onların inişe geçtiği ve ip inişi yaptığı etaplarda bizim onların inişini beklememiz. Hatta onların üzerimize taş vb. düşürme ihtimali. Neyse ki aynı yerlerde çok çakışmıyoruz. Zirve sırtına girmek üzereyiz 200 metrelik bir etap var. Çok dik. Abdullah dönmek istiyor. Artık burada dönemezsin diyorum. Son zor pasajları geçerek zirve sırtına ulaşıyorum. Tüm ekipler dönüşte… Hava tekrar kapatıyor. Zirve sırtında ilerliyoruz. İzler bir yerde bitiyor. Evet zirvedeyiz… Yarım saat önce ulaşsaydık harika bir manzara bizi bekliyor olacaktı. Şimdi sadece sis bulutu görüyoruz. Aslında zirve sırtın bir 20 metre devamında korniş yapan sırtta ancak kimse oraya gitmemiş. Ayrıca alan çok dar herkes zirve kutlamasını burada yapmış. Fotoğraf çekiyoruz. Biraz sıvı alıp bir çikolata daha çakıyoruz. Yarım saat kadar dinleniyoruz. Çünkü iniş çok zorlu ve tehlikeli olacak. Hataya yer yok. Biraz serbest indikten sonra ip inişi yaparak inmeye başlıyoruz. Bulduğumuz demir çubuk, halka vb. kullanarak iniyoruz. Almanlardan biri inişte çok yavaş olduğu için onları yakalıyor ve geçiyoruz. Saat 15:00 te 5  güney Koreli ile karşılaşıyoruz. Zirveye 3 saat mesafedeler, işiniz çok zor diyorum. 5 i de aynı ipte ve çok yavaşlar. Saat 18:00 gibi dağ evine doğru son ip inişini yapıyoruz. İnerken ben burayı nasıl geçmişim diyorum. Ve kulübedeyiz… Biraz sonra Almanlar Oliver ve Hanes geliyor. Birbirimizi kutluyoruz. Kulübenin kalabalık olacağını düşünürken sadece yine biz varız. Güney Korelilerin gece gelebilirlerse gece dönme ihtimalleri olduğunu konuşuyoruz. Onlara Kamikaze timi adını takıyoruz. Gülüşüyoruz… Ah bir makarnamız olsaydı. Açız… Biraz ezilmiş bisküvi tüketiyoruz. Sıvı alıp dinlendikten sonra birden Polonyalıların bir paket pirinçli hazır gıda bıraktığını görüyorum. Çaydanlığa boşaltıyorum. 20 dakika sonra sıcak yemeğimizde hazır, tek kaşıkla saldırıyoruz. Almanlarda bizim gibi tek kaşık sırayla yemeklerini yedikten sonra dışarıda acı sigaralarını tüttürüyorlar. Yarın için konuşuyoruz. Sabah erkenden inmek için plan yapıyoruz. Onlarında 60 metre ipi var. İki ipi birleştirirsek daha uzun iniş yaparız diye konuşuyoruz. Tek sorun öğleden sonra kapatan hava ve başlayan kar. Gece dağılmış halde G. Koreliler kulübeye ulaşıyor.Sağa sola seriliyorlar…

20140808_122840

20140808_124428

09.08.2014

 

Sabah 05:00de kalkıyoruz. Ocağımız son nefesini veriyor. Hazırız inmeye ama oda ne. Dışarıda kar yağıyor..Gece boyunca 40 cm. kadar yağmış. Abdullah bu kadar kar yağamaz diyor. Biraz çıkışımızı erteliyoruz. Oliver cepten hava durumuna bakıyor yarında hava kötü ancak öbür gün açabilir diyor. Bizim inmemiz gerektiğini, hiçbir şeyimizin kalmadığını söylüyorum. Saat 08:00 de ilk ip inişimizi gerçekleştiriyoruz. Ta ki saat 18:00 e kadar. Rota da ne kadar kule geçmişiz. Ne kadar uzunmuş. Biz buraları nasıl geçmişiz. Halen anlayabilmiş değilim. Biz inerken çıkan iki ekiple karşılaşıyoruz. Ama onlarda vaz geçiyor..Bizimle birlikte 12 kişi zirve yapmış. Herhalde dağ evi kapalı olmasa çok bu sayı daha fazla olurdu. Birde hava koşullarının olumsuz gitmesi sayıyı çok düşürmüş. Şanslıydık…

20140808_154728

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Son ip inişi sonrası Sami ve Cello bizi karşılıyor. Saat 10:00 da telsizle konuştuğumuzda herhalde 2-3 saate ineriz demiştim. Ama yağan kar emniyet noktalarını bulmamızı zorlaştırmıştı. Hatta iniş sırasında bir an güney yüzüne inmeye başlamıştık. İp inişinde sırtı takip etmemiz çok zor olmuştu. Defalarca ip toplayıp inmekten bıkkınlık gelmişti.

Sami’nin yaptığı harika makarna ve çorbayı bir çırpıda tüketiyoruz. Oliver ve Hanes ile kucaklaşıyoruz. Saatlerdir ilk defa ayaklarımın üzerinde durmanın tadını çıkarıyorum. Oliver bir sigara sarıyor bana. Aylardır içmemişim başım dönüyor. Canım arkadaşlarım sizi gördüğüme o kadar mutlu oluyorum. Çantalarımızı buluyoruz. 3 Gün sonra çantama eşyalarıma kavuşuyorum. Patikadan sohbetle inişe geçiyoruz. Oliver ve Hanes de bizim gibi teleferik kulübesinde kaçak kalacaklar. Nasıl bir düzen anlayamadım. Plan Eiger… Ama hava çok kötü 4 gün kadar kötü gösteriyor. Ve yorgunuz. Dağda kalmamızda imkansız, Schwarsee otele geliyoruz. Sami ve Cello burada bir tanıdık bulmuşlar. Hava kararmış durumda Otelin arkasına çadır kurmak için izin istiyoruz. Görevli kurun ama ben duymadım, bilmiyorum. Diyor… Ve benim güzel çadırım, gece yağmur bastırıyor. Ama ne gam dönmüşüz artık. Soğuk biralar bizi bekler.

Dönüş uçuşumuz 16 Ağustos’aydı. 7 gün ne mi yaptık?Arabanın hakkını verdik.2500 Km.ye yakın yol. Harika bir ekiple Avrupa’nın altını üstüne getirdik…

Bu tırmanışımı destekleyen arkadaşlarım, kulübüm Zirve dağcılık ve Doğa Sporları Kulübü Ankara Şubesi’ne, takım arkadaşlarıma, Varol SEVGEN ve Türker Turizm’e, kramponlarını satan Özkan PEKDEMİR’e, antrenman için zaman ayırmama yardım eden biricik eşim İpek ve aileme sonsuz teşekkürlerimi sunarım…

 

 

 

MALİYET TABLOSU:

400 tl Uçak Bileti Cenevre-İstanbul Gidiş Dönüş.

130 tl. Uçak Bilet Ankara-İstanbul

15 tl.Yurtdışı Çıkış Harcı

300  Euro Yakıt Gıda Harcaması

150  Euro Araç Kirası ve Sigorta.

1İsviçre Frank’ı=2,4 TL.

Doğru dürüst konuşmadan gelen 450 tl. Vodafone telefon ücreti. Malum şirkete sonsuz saygılarımı sunarım!!!!Dönüşte 3 saate yakın rötar ve bagajımızı Cenevre Ankara arası aktaramayan,ayrıca 1 kilo fazlası için acı çektiren Pegasus hava yolları size de sonsuz saygılar!!

 

EKİP:

1-H.Hüseyin BOĞAZ

2-Abdullah KOÇ

3-Sami KARADAŞ

4-Celal KORUÇ

5-Sinan SOYTUTAN

6-Gülçin SOYTUTAN

7-Ayşe KUŞ

8-Melek SAN