Subscribe RSS
KHAN TENGRİ, PİRAMİTİN ZİRVESİNDE

30 Temmuz 2008 Zirve Dağcılık ve Doğa Sporları Kulübü’nün 3 sporcusu İstanbul’da buluştuk. İbrahim AKÇAY, Burak GÜRER ve H.Hüseyin BOĞAZ’dan oluşan ekibimiz Tien Shan Dağlarının Khan Tengri zirvesini denemek üzere son hazırlıklarımızı tamamladık. İbrahim AKÇAY’ın işletmesini yaptığı Taksim’deki Boulderhane’ye malzemelerimizi bırakarak kampta kullanacağımız gıda alış verişini yaptık. Yorucu bir günün ardından Sarıyer sahilinde bir banka oturup birer bira yuvarlayıp ertesi gün için İbo’nun evinde uykuya çekildik.

1 Ağustos  günü İstanbul Atatürk Hava Limanı’ ndan uçağa biniyoruz.  Sağolsun Cumhur Baştuhan bizi uğurlamaya geliyor. Bayaa bi fazla bagajımız var. Burada bin bir türlü rica minnet bagajlarımızı geçiriyoruz.( Tabi bagajı azaltmak için plastik ayakkabı ve ağır her türlü giysi üzerimizde. Yani yaz günü iyi ter attık.) Yaklaşık 5 saat süren yolculuk sonunda uçağımız tarlaya benzer Bişkek Hava Alanı’na sarsılarak iniyor. Saat sabah 05:30. Hava aydınlanmış. Kırgızistan saati bizim saatimizden 3 saat ilerde.

Ertesi sabah 02 Ağustos günü anlaştığımız Tien Shan Travel firmasının görevlisi bizi havaalanında karşılıyor. Buradaki ulaşım hizmetini aslında almamıştık. Biz kendimiz araç kiralayarak Karakol kentine gidecektik. Ancak daha önce ben başka bir tırmanış için buraya bulunmuştum. Kendi imkanlarımızla Karakol kentine ulaşmak zaman kaybettirebilirdi. Fikrimizi değiştirdik. Olası bir aksilik tüm tırmanışı planlarımızı bozacağından en kısa sürede ana kampa ulaşmak için bir görevli ve bize bir araç ayarlamasını firmadan istedik. Biraz fazla para ödeyecek ancak vakit kaybetmeden ana kampa ulaşacaktık. Dört yıl önce Pamir Dağları’nın Peak Lenin zirvesi için yine Bişkek’e gelmiştim. Buraya ilişkin aklımda kalanlar hiç iyi şeyler değildi. Ancak bu gidişimde bazı şeylerin değişmiş olduğunu gördüm. Havaalanındaki pislikten girilemeyecek durumda olan tuvaletin tertemiz olduğunu, her yerde olan polis kontrolü ve rüşvet müessesesinin azalmış olduğunu görmek bana kendi ülkemi hatırlattı. Kırgızistan çağdaşlaşma yolunda ilerken ya biz hangi yöne doğru gidiyorduk. Sonradan sıcak ilişkiler kuracağımız  Dominic adında bir İngiliz dağcıyı da yanımıza alarak yola koyuluyoruz.

Aynı günün öğleden sonra 14:30 civarı Karakol adı verilen şehre ulaşıyoruz. Buradan sonra bozuk yolda arazi aracı ile yola devam edeceğiz.  Ancak biz burada isyan bayraklarını açıyoruz.Acilen bi şeyler yememiz gerektiğini anlatıyoruz. Şirket yetkilileri ise bir an önce bizi postalamanın derdinde. Sonunda  kent merkezinde karnımızı doyurabiliyoruz… Burada hemen hemen İngilizce bilen kimse olmadığı için isteklerimizi anlatmak baya zor oldu. Hele tavuk isteğimizi tavuk taklidi yaparak anlatmamız, herkesi güldürdü. Sonunda ben marketten bir paket makarna alarak aşçıya verdim. Sonunda az pişmiş de olsa makarna yiyebildik. Üzerine harika aromalı bira ile süper bir yemek oldu. Hemen çıkışta burada bulunan pazardan biraz sebze ve meyve aldık. Gerçek, hormonsuz sebze ve meyveler. Ülkemizde neler yediriyorlarmış şimdi anladım. Hemen eski püskü aracımızın kalkacağı yere gelerek adamları sinirlendirmeden saat 15:30 da yola çıkıyoruz. Bozuk yollarda kamyondan bozma minibüse benzer aracımızda geçirdiğimiz rahatsız yolculuk sonunda, helikopterin kalkacağı küçük bir sınır karakolunun dibindeki şirketimizin konaklama yeri Maida Adyr’a  geliyoruz. Saat 20:00

Burada büyük çadırlar ve kulübeler var. Bizim yerimiz tabiî ki çadırlar.Burada bizim gibi helikopterin kalkmasını bekleyen 4 kişilik bir Polonya ekibi daha var.Bizimde Kuzey ana kampına gideceğimizi öğrenince helikopterin yarın kalkacağını öğrenerek sevinç çığlıkları atıyorlar.Anlaşılan baya bir zamandır helikopterin dolmasını bekliyorlar.Saatler süren yolculuktan sonra buradaki kamp yeri harika geliyor.Akşam güzel bir makarna çakıyoruz. Burada satılan Gazlı ocak kartuşlarından 15 adet alıyoruz. Tanesi 5 euro. Hemen çadırımıza çekilerek adeta sızıyoruz. Eğer yarın bir aksilik olmazsa hiç vakit kaybetmeden ana kampa ulaşmış olacağız.

03 Ağustos Akşam güzel bir uyku sonrası sabah helikopter binmek için hazırlanıyoruz. Ancak sabah helikopterin önündeki kantarı görünce moralimiz bozuluyor. Igor adındaki Rus kamp görevlisi eşyalarımızı tartacağını söylediğinde kendi kendime  “yine mi?” dedim. Yükte ağır ne varsa (karabina vb. metal malzeme)montları giyerek ceplerimize doldurduk. Plastik ayakkabılarımızı yine ayaklarımıza giydik. Çayırda oldukça komik bir görüntü oluşturduk. Görenler kahkahalarla  gülmeye başladılar. Sonunda toplam 30 kilo fazla bagajımız çıktı. Ne kadar pazarlık yapmak için çalıştıysak da bunalan katı Rus yetkili bizden bıkmış olacak ki:”Just pay and go” dedi. Bunu üzerine ödememizi yaparak plastik botlar ile zorda olsa helikoptere bindik. Eski püskü demir yığınının havalanıyor ve uçuyor olması bu eski teknoloji için oldukça şaşırtıcı geldi. Sonunda 25 dakikalık bir uçuş ile ana kampa ulaştık. Ana kampta 4 görevli ile hemen tanıştık. Kamp sorumlusu Mişog evraklarımızı aldı.(Şirket her aşamada görevlilere teslim edilmek üzere evraklar hazırlamış. Gittiğiniz yerde görevliye verdiğinizde sizin hangi hizmetten yaralanacağınız, ne kadar ödeme yaptığınız yada yapacağınız gibi bilgileri içeriyor.)Onun abisi olduğunu söylediği Sasha iki bayan görevli bu kampta bize yardımcı oldular. Biz bu kampta da hemen hemen hiçbir hizmetten yararlanmadık. Bu kampta buzulun üzerine yerleştirilmiş tahtalar var. Üzerine kendi çadırımızı kurarak hemen kampı tanımaya başladık.

Bir mutfak çadırı ve yemek yenilen büyük bir çadır var. Sabah kahvaltı ederseniz 5 euro,öğlen yemeği 5 euro ve akşam yemeği 10 euro.Ancak biz hiç yemek yemedik. Burada ayrıca şirketin kendi çadırları var ve geceliği 5 euro. Biz kendi çadırlarımızı kullandık. Gece yemek çadırına takıldık. Ukraynalı bir ekip var ve zirve için yola çıkacaklar. Polonyalılar ise bizimle gelen ekip. Hava bozuk olduğu için Peak Lenin’den püskürmüşler. Aklimatize oldukları için hemen yola çıkacaklar. Bir de bizimle gelen Dominic var.Yemek çadırına kavun götürerek ikram ediyoruz. Karşılığında onlarda bize votka veriyorlar. Ukraynalı Sergey  daha önce Türkiye’ye gelmiş. Aladağlarda TDF’ nin bir kampına katılarak tırmanışlar yapmış. Alpaslan Kara’yı tanıdığını anlatıyor. Mişog ise Uğur ULUOCAK’ı iyi tanıyor. Hatta kurtarma organizasyonuna bile katılmış. Gözleri doluyor. Birer kadeh votka daha içip yatıyoruz. Gece sürekli yağmurla karışık kar yağdı. Biz ana kampa varana dek günler süren yolculuğun verdiği yorgunlukla uyuduk.

04 Ağustos planımıza göre oldukça hızlı bir şekilde ana kampa gelmiştik. Yaklaşık 4000 metre yükseklikte bulunan ana kampımızda çevreyi tanıyarak ve dinlenerek günü geçirdik. Yarın ki planımız aklimatize(uyum) tırmanışına bir an önce başlamak.4600 metredeki 1. kampta ve 5300 metredeki ikinci kampta 1 er gece yatıp, 5900 metrede Klasik  Güney Rotası ile birleşen3.kamp yerine çıkarak 1 gece de burada yatıp hızla aşağı ana kampa inerek ana kampta Bir kaç gün dinlenmek. Daha sonra asıl zirve tırmanışı için yola çıkmak. Gerekli yiyecek ve malzemeyi planlıyoruz. İki adet çadırımız var. Bir tanesini 3.kamp yerine çıkıp burada yiyecek ve yakıtla bırakmayı planladık.

05 Ağustos Sabah saat 11:30 da (oldukça geç) kamp 1 e doğru hareket ettik. Yola çıkmadan önce  arada sırada çalışan uydu telefonu çalıştı. Eşimi ve kulüpten bilgi akışını sağlayan Oğuz Kaan Şenol’u aradım. İbrahim kameramanlık görevini üstlendiği  için fazla yük vermedik. Bizden önce hareket edip tırmanışı filme alıyordu. 1.Kampa ulaşmak için önce buzul üzerine 1 saat kadar yol alıp rotaya giriş yapıyorsunuz. Yüze boyunca kolay bir tırmanışla 1.kamp yerine ulaşıyorsunuz. Yaklaşık 440 0 metreden itibaren başlayan sabit hatlar sizi zirveye kadar yalnız bırakmıyor. Sabit hatların durumu biz gittiğimizde hiç  iyi değildi.Kimi yerde bizim çamaşır iplerini andıran ipler birbirine girmiş.Kimin ucu boş ve sabitlenmemiş.Bizim tırmanışımızdan 3-4 gün önce sabit hattın kopması sonucu bir dağcı aşağı kaymış.Ancak  sanırım ciddi bişi olmamış.Öğleden sonra 16:30 da 1.kamp yerine ulaşıp çadırımızı kuruyoruz.Bir an önce yemek hazırlayıp sıvı alıyoruz.Buradaki kamp yeri aslında bir sırtın üzerinde ve son derece rahatsız ve küçük.Buranın yaklaşık 100 metre üzerinde ikinci bir basamak kamp yeri daha var ancak biz burada yer olup olmayacağını bilmediğimiz için çıkmadık.

06 Ağustos sabahı saat 10 civarı 2.kamp yerine ulaşmak için yola çıktık. Uzun ve zorlu bir yolculuk sonunda saat 18:30 da ikinci kamp yerine ulaştık. Geniş bir düzlük üzerinde kurulu olan  bu kamp      alanı oldukça rahat.  Zaman zaman oldukça dik buz duvarlarını, zaman zamanda dik kaya pasajlarını içeren yolculuğumuz bize oldukça sert geldi. İbo bir ara; “Sabit hatta bu kadar ilerleyeceğimizi bilseydim İstanbul’da evin önündeki ağaca jumarı bağlayıp hergün jumarlardım.” diyor.Gerçekten ilk günden itibaren jumarı ilerletmek için kullandığımız kollarımız şişmişti. Sanıldığı gibi jumarla ilerlemek hiç kolay değildi. Bize ters gelmişti. Alıştığımız bişi değildi. Hava akşam bozmaya başlamıştı. Ve planlarımız altüst olmaya başlamıştı.

07 Ağustos sabahı 3.kamp yerine gidecekmiş gibi hazırlandık. Dik bir sırt hattı ile başlayan rota hattı belli belirsiz görünüyordu. Hava berbattı. Tipi ve rüzgar moralimiz sıfıra indirmişti. Yukardan gelen ve zirve yapmış olanları görmek beni heyecanlandırdı. Dün hava güzelken yaklaşık 20 kadar dağcı zirveye ulaşmış. Bu gün bu şartlarda yukarı gitmekten vazgeçtik.Aslında irtifa olarak 300 metre var ancak arada 6100 metrelik Chapayev zirvesi çıkılıyor ve tekrar geri inliyor.Yani Alınan irtifa aslında 600 metre.Ayrıca bu bölümde geçilmesi gereken zorluk derecesi olarak 4 derece civarında oldukça sık kaya geçişleri çok uğraştırıcı.Bu nedenle hiçbir şeyi riske atmak isteyemiyoruz.Gece yağan karı sık sık temizlemek için kalkıyoruz.

08 Ağustos sabahı sat 05:00 te yine yukarı gitmek için kalkıyoruz. Ancak durum yine berbat. Dün gece tuvalet için dışarı çıkan Burak hafiften üşütmüş ve kendini  iyi hissetmiyor. İbo ise halen daha yüksekliğe tam olarak uyum sağlayamamış ve rahatsızlık çekiyor. Benim ise moralim bozulmuş durumda. Planladığımız şeyler gerçekleşmeyince  inancım azalıyor. Bazıları yinede yukarı çıkmak için hazırlanıyordu.Bu iş bizi bu gün aşar dedim.Burada biraz daha kalmak bizi yıpratacak ve hatta bitirecekti.Bir an önce toplanarak aşağıya inme kararı verdik. Aklimatizasyon bizim için bitmişti.8,5 saate çıktığımız ikinci kamptan 1.kampa 3 saatte indik. Biz inerken bu havada 2.kampa çıkmaya çalışan G.Kore ekibine rastladık.Bu havada kendilerine tüketen  bu ekip Kamikaze timine benziyordu.Bir süre sonra onlarda inişe başlayacaklardı.Buradan da 2 saatlik bir yolculukla ana kampa ulaştık ve kurulu olan çadırımıza yerleştik. 2.kamp yerinde bir miktar yiyecek,gaz ve en önemlisi sırtımda taşıdığım büyük The North Face  Mountain 25 çadırımızı bırakmıştık.

09 ağustos Öğle kadar güzel bir hava vardı. Öğleden sonra yağmur başladı. Eşimi ve oğlumu özledim. Motivasyonsuzum. İbo ve Burak halen toparlanamadı. Aklimatizasyonda istediğimiz yükselmeyi gerçekleştiremedik. Malzemelerimizi taşıyamadık. Bu da zirve tırmanışı işimizi çok zorlaştıracak. Ana kamptayız. Mişog ve sıcak kamp ekibi bize çok iyi davranıyor. Bol sıvı ve yemek yiyoruz.

10.Ağustos Bu sabah zirveden dönen başta karşılaştığımız Ukraynalı ekibi yolladık. Keşke onların yerinde biz olsaydık dedim içimden. Yarınki planımız artık zirve için yola çıkmak.24 ağustos dönüş için uçak biletimiz var. Helikopter ve karayolu ulaşımında oluşabilecek aksilikleri de hesaplamalıyız.

11.Ağustos sabah saat04:30 kalkarak 06:00 da yola koyulduk. Hava bozuktu. Zaman zaman kar atıştırıyordu. Yapabileceğimiz her şeyi deneyecektik. Başka bişii yok artık. Saat 09:30 da yaklaşık 3,5 saat sonra 1.kampa ulaştık. Burada bizden 2 gün önce tırmanışa başlayan Dominic’e rastladık.Halen daha buradaydı.Dominic tek başına tırmanmaya çalışıyordu.saat 10:00da ayrılarak 2. Kampa doğru yola çıktık.Yağan kar tipiye çevirmiş görüş mesafesi iyice azalmıştı.saat 18:30 da kamp yerine vardığımızda bitmiştik.Gece boyunca kar yağdı.

12 Ağustos günü tüm gün boyunca kar yağdı. Çadırdan çıkmadan bekledik. Dinlendik. Dominic geldi. Ancak malzemelerinin bir kısmını yukarı çıkaramamış. Bizim ona yardım etmemiz tırmanışımızı riske edebilir. Yine de yemeğimizi paylaşıyoruz.

13 Ağustos saat sabahın 05:00 inden itibaren havayı kontrol etmeye başladım. Ancak halen daha umut yok ve kar yağıyor. Yiyecek sıkıntımız baş göstermeye başladı. Burada nerdeyse ana kampta kaldığımızdan fazla kaldık.

14 Ağustos sabahı her zaman olduğu gibi erkenden kalkarak yukarıya bakmaya başladım.  Gidecekmiş gibi hazırlıklarımız yaptık. Yukardan gelenler olduğunu gördüm. Aşağıya inince ,ilk gün ana kampta karşılaştığımız İngiliz ekibi olduklarını anladım. 3.Kampa çıktıktan sonra 1 gün dinlenmek için kalmışlar ancak dinlenme günleri iyi havayı kaçırdıklarından zirve şansını kaybetmişler.5 gündür kar mağarasında kalarak tüm yiyecek ve yakıtlarını bitirmişler. Baya bi telef olmuşlar.2.kamptaki çadırlarını toplamaya yardım ediyoruz. Bu arada İbo herifin çadırını yırtıyor. Şartları sordum.Felaketti dedi. Bu günde yukarı gitmiyoruz dedim. İngilizlerden artan bazı malzemeleri aldık. Aldığımız yiyeceğin bir kısmını Dominic’e verdik. Onun malzemeleri halen daha 300 metre aşağıda. Yemeğe çağırdık ve sohbet ettik. Kar yağışı rüzgar ile fırtınaya çevirdi. İyi ki yukarı gitmemişiz dedim.

15 Ağustos bu gün havanın hafiften açılmasını fırsat bilerek öğlene doğru saat 11:00 de yukarı çıkmaya başladık. Rotanın bu bölümü oldukça dik kaya etapları ve buz duvarlarından oluşuyor. Akşam saat 19:00 de nihayet 3.kamp yerini görebildik. Artık zirveye tek atımımız kaldı. Burad kar mağaraları var ancak boş olma şansı çok az. Biz hiç denemeden Chapayev ile Khan Tengri arasında boyun oluşturan sırtta çadırımız kurduk.  Burası korunaksız bir alan olduğu niçin çadırımızı kara iyice  gömdük.Yatışımız gece 23:00 ı buldu.Tabi ki gece zirve için kalkacak gücümüz kalmamıştı.

Geceyi güzelce uyuyarak geçirdik.

16 Ağustos günü tüm gün fırtına ve tipi vardı. Çadırın sesi artık kulaklarımızı tırmalıyordu. Akşam üstü rüzgar azalınca yiyecek aramak için aşağıdaki kar mağaralarına baktık. Bizden öncekilerin bıraktığı yiyecekler bulduk. Ne olduğunu bilmesek de aldık. Bu arada çadırımızın yanında başka bir çadır fark ettik. Bunlar bizim geldiğimiz gün zirve yapan 2 Kazak dağcıymış. Zirve yapmışlar ama hava iyi olmadığı için inemiyorlar. Bu arada 2 kamptan bizimle yukarı çıkan Rus ekibi ile hareket ettik. Onlarda bizimle çıktılar. Başlarında bir eleman var adam at gibi. Biz ona “Messner” diyoruz. Herif sırtında düdüklü tencere taşıyor. Hemen her şeyleri çok ilkel.Onlarla komşuluk yapıyoruz.Zaman zaman yardım ediyoruz. Bizim yiyecek sıkıntımız biraz rahatladığı için dayanma gücümüz var.

17 Ağustos sabahı kısa bi süre hava açıyor. Zirveyi ve Güney rotasını görüyorum. Havanın aldatıcılığına kapılan iki kişi zirve için yola çıkıyor. Buradan ilerde 6400 metrede bir kamp yeri, daha var ama daha görmedik. Okuduğuma göre ancak 1 çadırlık bir yer. Burada geçirdiğimiz bu 4.akşam.Yukarıdaki 4.kampa gidenler gece bitik bir halde geri döndüler. Benimde korkum bu. Böyle bir havada yola çıkıp olan tek atımlık kurşunumuzu boşa harcamak.Bizim planımız 4.kampı kullanmamak. Ancak giderken kullanmasak da dönüşte kullanmak  zorundayız. Buna hazırlıklıyız.

18 Ağustos Gece 01:00 de zirve yolculuğuna gidecekmiş gibi yeniden kalktık. Su ısıttık. Ancak havanın berbat oluşu nedeniyle tekrar yattık. Yanımızdaki Rus ekibi ve Messner dediğimiz adam 6400 metredeki 4.kampa gittiler. Havada rüzgar kar ve sisi var. Göz gözü görmüyor anlaşılan. Bu gece yine hazırlanıp bekleyeceğiz. Burada beklemek insanın sinirlerini yıpratıyor. Bekledikçe ekip arkadaşlarımızla daha iyi anlaşıyoruz. Zirvenin artık pek bir önemi kalmadı. Havanın bu kadar uzun süre bozuk gitmesi normal değil.

19 Ağustos gecesi 04:30 da yeniden kalkarak hazırlandık. Bu sefer artık denemek zorundaydık. Hava önceki günlere göre daha iyiydi. Uzun süren bozuk hava daha fazla devam edemezdi. Taze yağan karda iz açarak yola koyulduk. Ben dışarı erkenden çıkmış arkadaşlarımı beklerken üşümüştüm.Zaman zaman belimize kadar batan karda iz açarak ısınmaya başladık. Saat 11:00 de 6400 metredeki 4.kamp yerinde Rus ekibe rastladık. Onlarda olan telsiz ile ana kampla bağlantı kurduk. Mişog zirveye gidersek dönüşte geç kalacağımızı ve burada kalmamızı söyledi. Biz hazırlıklı olduğumuzu ve devam edebileceğimiz söyledik. Ancak Messner kendileriyle kalıp yarın beraber zirveyi denememiz konusunda ısrar etti. Bizde bir bildikleri vardır dedik. Ve Messner lakabını taktığımız dağcı ve ekibi ile kalmaya karar verdik. Bir gün önce bozuk havada buraya gelirken çok yıpranmışlar. İki tanesi bazı uzuvlarını dondurmuş. Tıbbi teknisyeni, makine mühendisi ve tarih öğretmeninden oluşan ekipte neredeyse kimse İngilizce bilmiyor.Zar zor anlaşıyoruz. Biz onlara, onlar bize yardımcı olmaya çalışıyor.7 kişi küçük bir çadırda sıkıntılı bir gece geçiriyoruz.

20 Ağustos Sabah 04:00 gibi hazırlıklara başlıyoruz. Cam gibi açık ve soğuk bir havada Pobeda’nın manzarasına bakarak tırmanmaya başlıyoruz. Buradan sonra rota tamamen dik kaya etapları ve buzla kaplı. Günlerce beklemenin verdiği hırs ile saat 13:20 gibi zirvedeyiz. Şiddetli rüzgar eşliğinde birbirimizi tebrik ediyoruz. Rus Messner bizden çok önce zirve yapmış ve dönüşe geçmişti. Bizde zirveden sonra temkinli bir şekilde inişe geçiyoruz. Aynı günün akşamı 6400 metredeki dostlarımıza uğruyoruz. Messner dediğimiz ekip lideri dışında kimde daha kampa dönmemişti. Rus dağcı bizi tebrik etmek için ayağa kalkınca şiddetli rüzgar Messner’in matını Güneydeki buzulun üstüne doğru uçuruverdi. Artık bu geceyi matsız geçirecek. Biz kısa bir dinlenmeden sonra çadırımıza doğru yola çıkıyoruz. Akşam çadırımıza geldiğimizde bizi acı bir sürpriz karşılıyor. İyice çadırımızı kapatmamıza rağmen belki birisi yada rüzgar çadırımızı açmış ve içi tamamıyla kar dolmuş. Yorgun argın birde çadırı temizliyoruz. Biraz bi şeyler yedikten sonra yatıyoruz.

21 Ağustos sabahı hızla inişe geçiyoruz. Öğlen Chapayev’in zirvesinde arkamızda Khan Tengri fotoğraf çekiyoruz.5600 metredeki çadırımızın başına geliyoruz ve bizim yukarda olduğumuz 6 gün boyunca başkalarının kaldığını görüyoruz. Çadıra zarar vermişler. Bir iki yerinde kramponla basılmış ve delinmiş. Çadırı toplarken uzun süren iniş yolculuğunda çok su kaybettiğimizi için hemen su eritiyorum. Bu arada yukardan gelen Rus Messner’ de eliyle su istiyor. Bayılacak gibi. Ayakta duramıyor. Bir çaydanlık suyu kafaya diktikten sonra burada kalacaklarını arkadaşlarının kötü durumda olduğunu söylüyor. Biraz daha su verdikten sonra aşağıya inmeye devam ediyoruz. Hedefimiz ana kampa kadar inmek. Nitekim akşam saat 20:30 civarında kamp ekibi Bizi buzulun üzerinde karşılıyor. Bizim için hazırlanan yemekleri yedik. Tebrikleri kabul ederek erkenden yattık. Mişog sabaha helikopterin bizim için geleceğini söylediğinde çok sevindik.

22Ağustos sabahı kahvaltının ardından helikopter geldi. Helikopter öğlene doğru Maida Adyr’ a indi. Öğlen saat 12:00 da ise kamyondan bozma aracımız Karakol’a doğru hareket etti. 8 kişi bu araca bindik ve kişi başı 25 euro ücret ödedik. Akşam saat 18:00 de Karakol’ ulaştık. Buradan2400 som’a bir taksi kiraladık bizi Bişkek’e götürmesi için. Çok yorgunduk saatlerce yolculuk yapmıştık. Ancak gece burada kalmak istemiyorduk. Taksi şoförü ile 5 kişi olmuştuk. Dominic’ de bizimle gelecekti. Eşyalarımızı zar zor sığıştırıp taksiye bindik. Tehlike dolu bir yolculuk ile gece Bişkek’e vardık.Burada trafik kuralı,ışıklandırma,hız sınırı gibi kavramlar sanırım yok. Gece Dominic’in  daha önce burada kaldığını söylediği otele gidiyoruz. Dominic  odasını alıyor ve yerleşiyor. Dominic’in 50 dolara aldığı odayı biz  28 dolara alıyoruz. Çünkü Türk’üz ve pazarlık ediyoruz. Dominic sabah fiyat farkını otel yetkilisine sorduğunda şu cevabı alıyor.”Onlar pazarlık etti.Sizde etseydiniz.”Tabii alışık olmadıkları için İngilizler pazarlık kavramını bilmiyor.

23 Ağustos günü Bişkek’te gezerek değerlendiriyoruz. Bol bol bira içiyoruz. Akşama uçağımıza binerek Türkiye’ye dönüyoruz.

Detaylı bilgi için:hasanhuseyinbogaz@gmail.com

Bazı fiyatlar. 1$=34 som 1€=53 som (Som Kırgızistan para birimi)

1 litre su=25 som

1 Bira=40 som(En pahalısı Efes diğerleri daha ucuz)

1 şişe Votka=60 som

1 porsiyon iyi bir yemek=100 som

    Bu tırmanış sırasında anakampta geçirdiğim süre boyunca,çok sevdiğim şair Orhan VELİ’nin yaşamını anlatan M.Şeref ÖZSOY tarafından yazılmış Kanıksadığım Orhan VELİ  isimli kitabını okudum.Kendisine teşekkürlerimi sunuyorum.